info@dinamikbilinc.com

ÜYE GİRİŞİ

ÜYE GİRİŞİ

E-posta Adresiniz *
Şifreniz *
Beni Hatırla

Mindfulness, yaşamdaki deneyimlere, düşünce, duygu ve hislere yönelik bir tutumdur. Farkında olmak, dikkati geleceğe veya geçmişe değil, anda yaşananlara vermektir. Zihinde ve bedende olanları yargılamadan fark etmektir. Farkındalık uygulamaları, daha iyi bir yaşam için beyni sistematik olarak eğitir. Kaygı, öfke gibi yıkıcı duygularda, iki aşamada

yardımcıdır. Öncelikle, tehdit anında, yaşam koruyucudur, fırtına geldiğinde bir sığınaktır.  İkincisi, uzun dönemde, beyin yapısını değiştirir ve daha dengeli duygulara götürür.

Laboratuvarda yapılan araştırmalarda, tehdit dolu bir ortamda kalan farelerin beyninde amigdalanın (beynde korkunun kaygının işlendiği kısım diyebiliriz) büyüdüğü gözlenmiştir. İnsanlarda farkındalık uygulamalarıyla ilgili yapılan araştırmalarda beynin bu bölgesinde olumlu değişimler görülür. Dış koşullar aynı kalsa da 8 hafta düzenli farkındalık çalışmasıyla, amigdala küçülür, dolayısıyla bir kriz anında amigdala daha az aktive olur.  Diğer yandan insula (duygulardaki ve bedendeki değişimin farkındalığını sağlayan kısımlardandır) büyür, insuladaki bu değişim, duygusal zekayı geliştirir. Beyinde olumlu yönde anatomik değişim olur. Daha ılımlı, daha yapıcı düşünüp, davranabiliriz.

Stresli durumlarda zihinde ve bedende ortaya çıkanları izlemek, stresi kabul etmek, insanı daha az stresli hale getirir. Yaşamdaki zorluk aynı kalsa da dayanıklılık artar.

Bir astronotu canlandıracak olan bir aktör film için NASA’dan bir görevliyle çalışmaktadır. Oyuncuyla astronot arasında şu konuşma geçer:

Oyuncu: Uzaya çıkama cesaretini nasıl buldun? Ben asla yapamazdım.

Astronot: Cesaret, korkunun olmaması değildir. Cesaret, korkmana rağmen, yapılması gerekeni yapmaktır.

 

 Farkındalık, sakinleştirici hap almış gibi korkuyu azaltmaz. Duygusal olarak güç verir, böylece dayanma kapasitesi artar, stres azalır. O sırada korkunun bedende yaptığı, nabzın hızlanması, nefesin sıklaşması gibi bir çok değişimi fark ederiz. Korkulu düşünceleri fark eder, stres olmadan korkuyu hissederiz. Farkındalık olanların arasında kaybolup gitmeyi önler. Başka olasılıkları görebilir, yapıcı çözümlere varabiliriz.

Dikkat verilen konu, zihinde büyür. Şimdi size, “sol ayağınızdaki hisleri algılayın” desem, sol ayağınızda bazı hisler algılarsınız. Halbuki birkaç dakika önce farkında bile değildiniz. Stresle mücadele etmeyi bırakınca, daha kolay denge buluruz. Stres yaratan durumlarda, korku duygusunu (bastırmak, kaçmak veya inkar etmek yerine) kabul etmek yararlıdır.

Yürümek, yemek yemek, el yıkamak, araba kullanmak gibi günlük işleri yaparken uygulayabileceğimiz farkındalık yöntemleri olduğu gibi geleneksel yöntemler de vardır. Geleneksel yöntemler günde birkaç dakikadan yarım saate kadar uzayabilir.

Bulunduğumuz anın farkındalığı için, dikkatin dayanak noktası olarak nefes veya bedensel hisleri alabiliriz. Dikkati örneğin nefese verdiğimizde kısa bir süre sonra zihnin dağıldığını gözlemleriz. Bir bakarız ki dikkat geçmişe veya geleceğe gitmiş. Biz yeniden çeker nefese getiririz. Yeniden dağılır, yeniden nefese getiririz, geliş gidişlerle şu gelişir: Düşünceler beni temsil etmek yerine gelip geçen bulutlara, akan trafiğe benzemeye başlar. Hafifler. Düşünceler, “kendim”le özdeşleşmekten uzaklaşır. “İşte bir düşünce bulutu daha geçiyor” Geliş gidişlerini izleyebilmek, bize ara bir alan açar.  

Belki olumsuz düşünceler değişmez ama olumsuz düşüncelerle ilişkimiz değişir. Kendimizi onların içine hapsetmeyiz. O andaki ruh durumumuza bağlı olarak gelir giderler. Hayal kırıklığı, reddedilme durumunda kendini değersiz hissetmek veya “Başaramazsam benim hakkımda ne düşünürler?” gibi düşünceler yerine, onların sadece düşünce olduklarını ve değiştiklerini görmeye başlarız. Düşünceler zihnin bir işleyişidir. Bir film izlerken onun film olduğunu biliriz. Düşüncelerin de her zaman doğru olmayacağını, geçici olduğunu bilirsek, içine sıkışıp kalmaz ve özgür olabiliriz.  

Farkındalık uygulamalarını düzenli yaparsak, alışkanlık olursa, stresli anda başvurmaya hazır hale geliriz. Örneğin toplum içinde konuşmak kimi zaman kaygıya yol açar. Böyle durumlarda olumsuz duyguların etkisini değiştirebiliriz. Rahatsız eden duygu gelirse, tepki vermeden bedendeki etkisini, duyguları ve düşünceleri izlemeyi öğreniriz. Bu süreçte olumsuz etkinin azaldığını belki de yok olduğunu gözlemleyebiliriz. Kendimize odaklanıp, yaşamı kontrol etmeye çalıştığımızda korku daha da egemen olur. Farkındalık ise sakinleştirir ve özgürleştirir.

 NOT: Kaygılı, depresif insanlarda, beynin sağ ön lobda normalin üzerinde bir hareketlilik gözlenmiştir. Huzurlu, sakin insanlarda da sol ön lobda etkinlik çoktur. Farkındalık uygulayan kişilerin zamanla sol ön lobunda daha fazla etkinlik olduğu görülmüştür. Wisconsin Üniversitesi, David Richardson.

 

 

 

 

 

 

 

 

           

X

Right Click

No right click